10 Kasım 2010 Çarşamba

Cumhuriyet Gazetesi

Vahşi Ada
Ruhum uçuşuyor…
Yol arıyorum…
Tedirginliğim gitmiş, etrafımda hoş bir esinti dolaşıyor...
Dinliyorum…



Gözlerim sürmeli kocaman bir çift göz ile kesişiyor. Tek başına bir kuzu, ardına dönmüş hadi beni takip et diyerek açık kapıdan içeriye giriyor…
Geçen yaz çuval içinde bulduğum kuzu yavrusunun meleme sesini duyuyorum.

Boyası dökülmüş yıpranmış kapıya bakıyorum hâlâ açık…

Ruhum uçuşuyor…
Kollarım, vücudum kendini bırakmış, tepeleri denizleri aşmış, bulutlar içi nde dans ediyorum…
Meğer eşiği atlamışım, açık kapıdan içeriye girmiş, kuzuyu takip ederek Gökçeada’nın en tepe noktasına çıkmışım.
Koyunlar bir çobanın peşinde sürü halinde takip ederler değil mi? Gökçeada ise durum şaşırtıcı…

Serbest, kendi başlarına dolaşıyorlar.
Gökçeada’da kuzular bile kişilik değiştirmiş, kendi doğalarından çıkmışlar, özgürleşmişler…
Yakomoz Motel’de Ada’nın balkonunda oturmuş gün batımını seyrediyorum. Aşağıda yemyeşil bir ova var.
Kuzum bu adada rahat eder…

Gecen yaz Bozcaada’da üçüncü yavrusunu besleyemeyeceği için terk edilen kuzu yavrusuna bir arkadaşım ile sahip çıkışımızı hatırlıyorum. Ben, kuzu kucağımda eve dönünce arkadaşım da kuzuyu sevmiş, hemen ona biberon alıp beslemeye başlamıştı. Bu benim için önemliydi, zira hayvan sevgime tepki duyan ve eleştirenle re laf anlatmaktan bıkmıştım. (Aslında hayvan sevgisi mi? güçsüz olana mı, o ayrı bir konu...)

Denizden gelince adaya ilk girişte kurak tepeler ile karşılaşıyorsunuz, adayı da kurak sanıyorsunuz, oysa ada canlı, hem de çok canlı, hele tepeler capcanlı…
Ovanın etrafını saran o tepeler, sanki ovayı korumak için orada, dimdik duruyorlar.
Çorak toprak ve verimli toprak iç içe...

Ben de tepeye kuş gibi tünemiş, ciğerlerimi oksijen ile doldururken ruhum çoktan hafiflemiş, uçmuş.
Çeşmeden su içmeyi özlemişim.
Zeytinli köye gitmek için yola çıkıyorum. Bir hışırtı duyuyorum, bir koç hızla yanımdan geçiyor, küçük bir yalağı olan eski çeşmede durup ardına dönüp bana bakıyor.

Temiz su, kirli su, tatlı su, kaba su derken kim bilir kaç senedir çeşmeden su içemiyoruz. Doğal tatlı su kaynakları bakımınd an zengin olduğunu bilerek çeşmelerden kana kana su içiyorum, yüzüme su çırpıyorum. Suyun keyfini yaşıyorum.
Kendine yetebilen bir ada Gökçeada…
Tatlı suyu ve tuzu olan ada, narı, ayvası, cevizi, bademi birçok meyveyi ve sebze yetiştirebilmektedir.

Ayrıca Tarım Bakanlığı ekolojik tarım yapılması amacıyla Gökçeada’yı pilot bölge seçmiş.
Tesislerini gezdiğim Elta Ada Tarım İşletmesi Türkiye’de ilk organik süt ürünleri üreten kuruluştur. Hayvan yemlerini kendileri üreten ada dışından hiçbir alım yapmayan firmanın zeytinlikleri, meyve bahçelerini ve karpuz tarlalarını gezdikten sonra süt ürünleri üretilen tesislerde içtiğimiz ayran neredeyse içtiğim en lezzetli ayran desem yeridir.
Adanın suyu temiz, ayranı leziz…

Bu ada da yaşanır.
Daha çok yabancı turistlerin Gökçeada’da keşfettikleri Kite surf alanı olan Aydıncık bölgesine doğru yola çıkıyorum. Biga’nın Eşelek köyünden göçerken adaya cami minaresini yanlarında getiren Eşelek köyüne de uğruyorum. Minareyi görünce de niçin minareyi taşıdıklarını anlıyorum. Biga’da çıkan Danişment taşından yapılan minarenin işçiliği iyi, Eşelekliler baraj altında kalacak olan köylerinden minarelerini hatıra diye getirmişler.

Tuz gölü gözüküyor, Yeşil renge koyanmış üç beş koyunun arasından geçerek yola devam ediyorum.
Adada koyunları sahipleri belli olsun diye değişik renklere boyayıp salıyorlar, sonra kırkma zamanı gelince yapalayıp tüylerini kırpıyorlar. Filamingolar ise daha pembeleşmemişler.
Sonbaharda adaya gelen flamingolar tuz gölünde yaşayan bir kurtçuğu yiyorlar ve bu yedikleri kurtçukta bulunan bir madde ile pembeleşiyorlarmış.
Tuz gölünde bu sene su çok, yazın azalmamış, flamingolar gölün uç noktasında, ama dikkatli bakınca bazıların kan atlarında pembeliği başlamış olduğunu görüyorum.
Bir taraf sürekli dalga alıyor, diğer taraf durgun deniz…
Bir yanda kitesurf, öbür yanda sörf…

Dünyanın başka neresinde var acaba diye düşünürken, kayan, atlayan, hızlanan dalgalarla dans eden jitesurf yapanları görünce dayanamıyorum. Atıyorum kendimi sıcak denize…
Bu adada yaşanır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder